Cıs: Öfkelenme Meselesi

Çocuklar ve ebeveynlerle yaptığım çalışmalarda en çok karşıma çıkan ve en “cıslanan” konu: ÖFKE. Dikkat ettiyseniz büyük harflerle yazıyorum. Çünkü bir çocuğun öfkesini görmek bazen yetişkinleri dehşete düşüren, hayal kırıklığına uğratabilecek bir gündemdir. Halbuki biliyoruz ki hepimizin sinirlendiği, canını sıkan, öfkelendiren durumlar vardır. Ancak çoğu zaman öfke duygusuna; ayıplanan, hüzünlendiren, “öfke kontrolü sorunu” adı altında etiketlenen ve etiketlenmelerin daha da uzadığı bir listeden bakılabiliyor.
Öfke meselesini en çok tetikleyen durumların başında da öfkenin bastırılmaya çalışması ve yukarıda bahsettiğim etiketlemeler geliyor. Peki, öfke ve kızgınlık duygularının üzerini örtmek yerine çocuğunuzun yaşadıklarını anlamaya ve biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Öfkeyi Anlamak
Her seferinde altını çizerek üstünde durduğum bir konu: duyguyu anlamak. Çünkü öfkelenen çocuğunuzun da aslında en temeldeki ihtiyacı duygusunun görüldüğü ve olduğu haliyle kabul edildiğidir. Çocuklar hayatlarının ilk yıllarında özellikle ebeveynler ve bakım veren diğer yetişkinleri model alıyor. O yüzden çocuğunuzun öfkelendiğini gördüğünüzde, bunun ne şekilde olduğuna biraz daha yakından incelemek isterseniz, size tanıdık gelen davranış ve sözel ifadeler görmeniz mümkündür. Biliyorum, daha önceden hiç yapmadığı şeyleri yapan ve söyleyen saf kalpli çocuğunuzu bu şekilde görmek sizi sarsıyor. Ancak insanlık sadece iyilikleriyle değil, bazen “karanlık taraflarıyla” da var. Bu sebeple çocuğun her haliyle kabul edilmesi ve duygusal bir kucaklanmaya (mesleki tabirimizle; kapsanmaya) ihtiyacı var. Aksi durumda çocuk öfkesinin ona ait olmayan daha “canavarlaşmış” bir taraf olduğuna dair bir hisse kapılıp kendi içinde bölünebiliyor; ki bu da daha önceden bahsettiğim “öfke kontrolü olmayan” insan prototipini tetikleyebiliyor. Tüm bu sebeplerden ötürü, kızgınlığını davranışlarıyla ve sözleriyle dile getiren çocuğunuzun neden böyle birine dönüştüğünü sorgulamak yerine, ne oldu da öfkelendi diye araştırmaya, onu anlamaya ve anladıklarınızı sözlerinizle eleştirmeden dile getirmeyi deneyebilirsiniz. Bu sayede çocuğunuzda sizinle birlikte pratik ettikçe, öfkesini sözleriyle ifade etmeyi öğrenebilir.
Çocuklar Neden ve Ne zamanlarda Öfke Duyar?
Çocuklar hayatlarının ilk yıllarında biz yetişkinler kadar -aslında yetişkinler olarak biz bile bazen zorlanıyoruz- rahatlıkla neye öfkelendiklerini anlamakta veya bunu ifade etmekte zorlanabilirler. Özellikle 2 yaşından itibaren, bir şeyleri fırlatarak, bazen vurarak ya da ısırarak, bazen ise kriz halinde ağlayarak ve bağırarak anlatmayı denerler. Bu durumun az önce anlattığım şekilde gerçekleşmesinin en temelde iki sebebi ise şunlardır: birincisi duygusunun tam olarak ne olduğunu bilmemesi, ikincisi duygusunun ne olduğunu bilmediği için içgüdüsel olarak yukarıdaki davranış şekillerine başvurması. Öfkeyi pekiştiren bazı söylemler ve davranışlar da işin içine girdiğinde patlamaya hazır bir volkanla karşı karşıya kalabilir ve kronikleşmiş bir “öfke kontrolü sorunu” olarak tanımladığınız bir davranış kalıbı görebilirsiniz. “Ben sana vursam nasıl hissedersin, nasıl acıyor bak bakalım?” ya da “Çok ayıp”, “Beni çok üzüyorsun böyle yaptığında”, “Bak böyle yaparsan kimse seninle arkadaşlık etmez” şeklinde geribildirimler bu tarz pekiştirenler için güzel örneklerdir. Biliyorum tüm bunları, çocuğunuza neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlatmak için yapıyorsunuz. Ancak onun duyduğu şey; tehdit, misilleme, eleştri, öfkesinin hatta varlığının kabul görmemesi. Elbette kimseye vurmaması, kimsenin canının yanmaması, bu şekilde davranamaması gerek.
Şimdi işin en güzel kısmına gelelim; öfkesi gerçekten dindikten sonra çocuğunuza tüm doğruları ve yanlışları anlatabilir, sınırları ihlal ettiğinde onu durdurabilir ve bir dahaki sefere neler yapabileceğini örneklendirebilirsiniz. Başlangıçta istediğiniz ve beklediğiniz sahnelere hemen ulaşamayabilirsiniz kabul. Burada da sanırım sabırlı olmak, çocuğunuzun bir canavar olmadığını, bunun bir süreç olduğunu, istikrarlı ve her seferinde aynı mesajları verdiğinizden emin olmanız yeterli olacaktır.