Bedenimize Dair Farkındalıklar

“Beden, iyileşmenin başladığı yerdir.” — Peter A. Levine
Uzun yıllardır sözcüklerin büyüsünden, kelimelerin birleşerek oluşturduğu cümlelerin bizleri nasıl rahatlattığından söz ediyoruz. Dünya’ya adım attığımızdan beri kelimeleri kullanmayı, duygularımızı ifade etmeyi öğreniyoruz. Bu, çoğumuz için tanıdık ve benzer bir süreç olabilir. Peki ya bedenimiz?
Bedenimizde olup biteni anlamak, bambaşka bir yolculuk. Örneğin bir birey, “Kendimi en iyi hissettiğim an özgür hissettiğim zamanlardır,” diyebilir. Zihin bu yanıtı tanır; hangi alanlarda özgürlüğe yakın olduğunu bilir. Ancak, özgürlüğü beden aracılığıyla duyumsamak, bu süreci tamamen farklılaştırabilir.
Şu an, bu özgürlük hissini bedeninizin neresinde duyumsuyor olabilirsiniz? Eğer bu hissin bedensel bir karşılığı olsaydı, acaba midede mi hissedilirdi, bacaklarda mı, yoksa saç tellerinde mi? Belki de kişi, özgürlüğü duyumsadığı bölgeye eliyle dokunarak, bedeniyle doğrudan bir temas kurabilir. İşte bedenle özgürlüğe atılan ilk adım, tam da bu noktada başlayabilir.
Zaman zaman hissetmek zorlayıcı olabilir. Böyle anlarda bedene yaklaşmanın ilk adımı olarak, sözcükleri somutlaştırmak bile oldukça kıymetli olabilir. Örneğin, “özgürlük” bir şeye benzese, neye benzerdi? Bir rüzgâra mı, gökyüzünde süzülen bir kuşa mı? Peki ya bir rengi olsaydı, nasıl bir renk olurdu? Belki canlı bir yeşil, belki de akışkan bir turuncu…
Somatik Deneyimleme perspektifinden bakıldığında, bedenle tanışmanın sayısız yolu olabilir. Bu süreçte kesin çizgiler yoktur; tıpkı bedenimizin sınırlarının da sabit olmaması gibi.
Bedenle kurulan ilişki, zihinsel kavrayışlarımızı da derinleştirebilir. Duyguların ötesine geçerek bedenin dilini öğrenmek, soyut kavramları somut birer duyumsamaya dönüştürebilir. Belki de tam da bu noktada, gerçek özgürlükle ilk kez tanışırız.
Peki siz, bedeninizde özgürlüğü nerede duyumsuyorsunuz?